Yaşam

Dünyanın en öfkeli ikinci ülkesi Türkiye... İletişim sanal, duygular gerçek!

Araştırmaların sanal iletişim sırasında ortaya çıkan öfke, nefret, imrenme hatta aşk duygularının son derece gerçek olduğunu gösterdiğini kaydeden uzmanlar, gerçek hayatta hiç yan yana gelmemiş insanların sanal ortamda sarf edilen iki sözle öfkelenebildiğini hatta hiç tanımadığı biri yüzünden hapse bile düşebildiğini söyledi

Araştırmaların sanal iletişim sırasında ortaya çıkan öfke, nefret, imrenme hatta aşk duygularının son derece gerçek olduğunu gösterdiğini kaydeden uzmanlar, gerçek hayatta hiç yan yana gelmemiş insanların sanal ortamda sarf edilen iki sözle öfkelenebildiğini hatta hiç tanımadığı biri yüzünden hapse bile düşebildiğini söyledi.İSTANBUL (İGFA) - Üsküdar Üniversitesi NPİTANBUL Hastanesi Psikiyatri Uzmanı Dr. Mert Sinan Bingöl, sosyal medyada hiç tanımadığı bir insana, birkaç dakika içerisinde ağır hakaretler ederek, aşağılama ve had bildirme psikolojisine girilmesinin nedenlerini değerlendirdi.

Gerçek ilişkilerin ve duyguların, sadece gerçek insanlarla kurulabileceğine inanıldığını ifade eden Psikiyatri Uzmanı Dr. Mert Sinan Bingöl, “Fakat araştırmalar gösteriyor ki sanal iletişim sırasında ortaya çıkan öfke, nefret, imrenme hatta aşk duyguları da son derece gerçek. Gerçek hayatta hiç yan yana gelmemiş olsanız bile sanal ortamda iletişime geçtiğiniz insanları sarf edeceğiniz iki sözle öfkelendirebilir, hatta hiç tanımadığınız bir insan yüzünden hapse bile düşebilirsiniz” dedi.

Toplumda birçok kişinin patlamaya hazır bomba gibi dolaştığına işaret eden Dr. Mert Sinan Bingöl, “Yakın zamanda yapılmış uluslararası bir araştırmaya göre, dünyanın en öfkeli ikinci ülkesi Türkiye. Bu durumun pek çok toplumsal, kültürel, ekonomik sebepleri var tabii ki. Fakat netice olarak okullarda, marketlerde, mecliste, sokakta herkes birbirlerine had bildirmenin telaşında ve maalesef bu durum sosyal medyaya da yansıyor. Üstelik ses tonu, jest ve mimiklerin eksikliğinden dolayı, sosyal mecrada gerçekleşen iletişimin birkaç mesajlaşmadan sonra karşılıklı aşağılama ve hakaretlere evrilme olasılığı daha yüksek.” diye konuştu.

Birkaç dakika içerisinde ağır hakaretler ederek, aşağılama ve had bildirme psikolojisine girilmesinin pek çok sebebi olduğunu kaydeden Dr. Mert Sinan Bingöl, insanlar ve toplumların çoğu zaman farklılıkları kabullenmekte zorlandığını kaydetti. 

Dr. Mert Sinan Bingöl, kendi zihninin derinliklerinde var olan savaşı (iyiler-kötüler, haklılar-haksızlar gibi), farkında olmayarak sosyal medya platformlarına taşıyan pek çok kişinin var olduğunu da anlayarak, “Bu savaş psikolojisi özellikle X platformunda belirgin. Bu kişiler, sanki sürekli savaş meydanında gibiler, sanki tüm dünya onlara savaş açmış! Sürekli etrafındaki insanların kusurlu yanlarını veya eksiklerini dile getirerek, birilerini eleştirerek, paylaştıkları özlü sözler ile insanlığa çürümüşlüğe dair mesajlar vererek, bir anlamda dünyaya kafa tutarak bir çeşit ruhsal boşalım (katarsis) yaşıyor gibiler ve belki de bu sayede kendi karanlık veya eksik yanlarını gündemlerinden uzak tutmuş oluyorlar.” dedi.

Duygusal zekanın kendi duygularını tanımlayabilme, başka insanların duygularını fark edebilme, duygusal süreçleri yönetebilme ve empati kurabilmeyle ilişkili olan ve son yıllarda önemi artan bir kavram olduğunu da vurgulayan Dr. Mert Sinan Bingöl, “Had bildirme potansiyeli yüksek olan kişilerin, duygusal zekanın alt başlıklarından olan başkalarının duygularını anlayabilme ve empati kurabilme becerilerinin zayıf olduğu düşünülüyor.” dedi.

Had bildirme psikolojisinden kurtulmak için önerilerde de bulunan Dr. Mert Sinan Bingöl, “Öncelikle kendi kutsallarımızı ve değerlerimizi savunma hakkımız olduğu gibi, başkalarının da kendi kutsalları ve değerleri olduğunu unutmamamız gerekir. Birbirimize olan saygıyı, anlayışı, hoşgörüyü gerçek hayatta da sanal ortamda da yitirmemeliyiz. Herkes öncelikle kendisini daha iyi tanımayı ve öteki bireyleri daha iyi anlamayı hedeflemelidir.” diye konuştu.