İYİ Parti’nin 31 Mart seçimlerinde, CHP’nin işbirliği teklifini reddetmesi, özellikle iktidara yakın medyada adeta bir bayram havası estirdi. Bu çerçevede Cumhur İttifakı’nın bileşenleri de İYİ Parti’de iktidar lehine esen bu rüzgardan son derece memnun ve mutludurlar.
Nitekim Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan Katar dönüşü gazetecilere yaptığı açıklamada, kendi ittifaklarında Millet İttifakı’na benzer bir çatlak olmadığının altını çizerek “Cumhur İttifakı olarak en güzel şekilde 31 Mart seçimlerinden zafere çıkacağız” diyerek yerel seçim zaferinin müjdesini verdi bile…
Neden mutlu olmasınlar ki İYİ Parti, İstanbul ve Ankara’da aday bulmakta zorlanan iktidara kimsenin yapamayacağı kadar çok önemli bir lojistik destekte bulundu. Doğrusu Cumhur İttifakı ne kadar sevinse azdır…
Aslında 2019 yerel seçimlerinde CHP-İYİ Parti arasında gerçekleşen ittifak modelinin başarılı sonuçları ortayken, CHP ya da İYİ Parti’den herhangi birinin bu modeli görmezden gelmesi düşünülemez. Bu açıdan bakıldığında İYİ Parti’nin bu kararını gerek akıl ve mantık, gerekse siyasi akıl açısından izah etmek ne yazık ki pek mümkün değil.
Ama göründüğü kadarıyla İYİ parti bu ‘hür ve müstakil’ yola giriş kararını alırken çok önemli bir siyasi manevra yaptığına inanıyor. Parti sözcüsü Kürşat Zorlu’nun toplantı sonrası yaptığı açıklamada, tarihi bir karar aldıklarının altını çizerken kullandığı şu ifadeler ilginç: “Siyasi tarihimizde çok fazla örneği olmayan bir demokrasi şölenine dönüştü bizim için.”
Öyle anlaşılıyor ki İYİ Parti’nin, muhalefetin kaybetmesi pahasına çıkılan bu yoldan dönmeye hiç niyeti yok. Genel Başkan Meral Akşener, partisinin Meclis’teki grup toplantısında yaptığı konuşmada bunu bir kez daha teyit ederek “Adına ittifak dedikleri manda ve himaye tuzağına geçit vermeyeceğiz” ifadelerini kullandı.
Bir kez daha 14/28 Mayıs öncesi Millet İttifakı masasından kalkış hikayesi ile karşı karşıyayız sanki… Bilindiği gibi Akşener o gün şu ifadeleri kullanmıştı: “Ne bir kumar masasında, ne de bir noter masasında olmayacağız.”
İYİ Parti’nin Genel İdare Kurulu toplantısında nasıl bir ‘demokrasi şöleni’ yaşandı doğrusu ayrıntılarını bilemiyoruz ama 31 Mart’ta nasıl bir şölen yaşanacağını şimdiden görebiliyoruz.
İYİ Parti’yi böyle bir istikamete yönelmeye nasıl bir ‘akıl’ ikna etti belki de hiç bilemeyeceğiz ama 31 Mart’ta ortaya çıkacak sonuçların, siyasette bazı kaleleri yerle bir edeceği kesin.
Kuşkusuz bütün siyasi partiler gibi İYİ Parti’nin de kendi hür iradesiyle tek başına seçimlere katılma hakkı vardır ve buna kimsenin bir itirazı olamaz. Ancak mevcut Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi, genel seçimlerdeki gibi kapsamlı bir ittifak olmasa da bölgesel işbirliğini zorunlu kılmaktadır. Eğer siyasette sonuç almak gibi bir hedefiniz yoksa, elbette her seçimde kafanıza göre takılabilirsiniz.
Hemen hatırlatalım, genel seçimlerde parlamentoda birinci parti olan, cumhurbaşkanlığını kazanan AK Parti bile “Biz 14/28 Mayıs seçimlerinden zaferle çıktık, yerelde ittifaka ihtiyacımız yok” benzeri bir havaya kapılmadan ittifakın bütün bileşenlerini bir arada tutmaya çalışıyor.
Açıkçası muhalefetin, özellikle de İYİ Parti’nin sanki genel seçimlerden başarıyla çıkılmış gibi fantezi peşinde koşmasını anlamak gerçekten zor. Eğer niyet, 14/28 Mayıs’ta büyük travma yaşayan muhalif seçmeni, bu kez de yerle bir etmek gibi bir niyet varsa, herkes bilmeli ki muhalefet partileri için bunun siyasi sonuçları yıkıcı olabilir.
Hele de İstanbul ve Ankara kaybedilirse, 1 Nisan sabahında bazı partilerin genel merkezlerinde nelerin yaşanabileceğini, doğrusu düşünmek bile istemem. Düşünebiliyor musunuz, İYİ Parti 81 ilde tek başına seçime girmiş ve tek bir ilde bile belediye başkanı alamamış, üstelik oy oranında da büyük kayıp yaşanmış. İşte o gün, fatura ödeme zamanıdır…
Elbette 31 Mart tablosu bu kadar da karamsar olmayabilir. Zira biliyoruz ki yerel seçimler farklı bir karaktere sahiptir. Bir kere belediye başkanlığı seçiminde insanlar, parti aidiyetinden çok seçilecek kişiye bakarak oy tercihinde bulunurlar.
Dolayısıyla bugün muhalefet açısından karamsarlık görüntüsü arz eden tablo, 31 Mart sandığında kimsenin hayal bile edemeyeceği bir başarıya da dönüşebilir. Açıkçası 31 Mart’ta çanlar kimin çalacak, bekleyip hep birlikte göreceğiz…