‘Sokak sütçüleri’ nostaljiye dönüşse de çiğ süt tüketimi yaygınlığını koruyor. Ancak bazı hijyenik koşullara uyulmadığında tüketilen çiğ süt ciddi enfeksiyonlara hatta hayati riske yol açabiliyor. Sütlerin tüketimi konusunda bilinmesi gerekenlere dikkati çeken Prof. Dr. Ayşe Sesin Kocagöz, kaynatma süresinin de önemine vurgu yaptı.İSTANBUL (İGFA) - Kimileri doğal, işlenmemiş ve taze olduğu düşüncesiyle, kimileri de marketlerdeki ambalajlı sütlere göre daha ekonomik bulduğundan çiğ süt almayı tercih ediyor.
Geçmişte sokak sütçülerinin evlerin kapısına getirdiği ve güğümlerinden sürahilere boşalttığı dönem artık pek çoğumuz için nostaljik bir anı olsa da, çiğ süt tüketimi yaygınlığını koruyor.
Enfeksiyon Hastalıkları ve Mikrobiyoloji Uzmanı Prof. Dr. Ayşe Sesin Kocagöz, yapılan çalışmaların çiğ sütün gerekli koşullar sağlanmadan tüketilmesinin bazı kişilerde böbrek yetmezliğinden felce dek çok ciddi hatta yaşamı tehdit eden hastalıklara neden olabildiğini gösterdiğini kaydetti. Prof. Dr. Kocagöz, herhangi bir ısıl işlem uygulanmadan satılan sütlerin tüketimi hakkında bilinmesi gerekenleri anlatarak, önemli uyarılar ve önerilerde bulundu.
KAYNATMA SÜRESİNE DİKKAT EDİN!
Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Uzmanı Prof. Dr. Kocagöz, “Çiğ süt zararlı mikroplar taşıyabileceği için insan sağlığına riskini ortadan kaldırmak ve mikrobiyolojik güvenliğini sağlamak amacıyla kaynatma, pastörizasyon ve sterilizasyon gibi işlemlerle mikroplar yok edilir. Sağlık riskleri nedeni ile Dünya Sağlık Örgütü insanların çiğ süt veya çiğ süt ürünlerinin (taze, yumuşak peynir çeşitleri, dondurma, yoğurt) bu tip işlemlere girmeden tüketilmemesini önermektedir. Genel anlamda kaynatma işlemi ev ortamında çiğ sütlere uygulanır. Kaynatma süresi süt içindeki mikrop ve mikroplardan gelen toksinleri yok etmek için en az ortalama 15-20 dakika olmalıdır” dedi.
Çiğ sütün, Salmonella, E.col ve toplumda isimleri bilinmeyen birçok tehlikeli bakteriler içerebildiğine dikkati çeken Prof. Dr. Kocagöz, "H5N1 (kuş gribi) virüsüyle enfekte ineklerden alınan çiğ sütte bu virüsün bulunduğu tespit edilmiştir. Çiğ süt ve çiğ süt ürünleri (peynir, kaymak, dondurma vb) özellikle toksoplazma enfeksiyonu açısından da ciddi risk taşır ve gebelere bulaştığında bebekte kalıcı hasarlara yol açma riski taşır. Seyahatlerde de bu tür gıdalar, bulaşıcı hastalıklar açısından önemli bir risk oluşturur." dedi.
PASTÖRİZASYON SÜTÜN BESİN DEĞERİNİ AZALTMAZ!
Toplumda pek çok kişinin pastörizasyon işleminin, süte zarar verdiğini ve besin değerini azalttığını, çiğ sütün güvenli ve daha sağlıklı olduğunu düşündüğüjnü belirten Prof. Dr. Kocagöz, bu düşüncenin doğru olmadığını vurguladı. Prof. Dr. Ayşe Sesin Kocagöz, “Pastörizasyon işlemi sütteki zararlı mikroorganizmaları yok ederken, bu süreçlerde sütün besleyici değerinde değişikliğe neden olmaz! Vitamin ve besleyici protein değerinin düşmesi kaygı duyulacak kadar anlamlı miktarlarda değildir. UHT süt de; yüksek ısı derecesiyle çiğ sütün kimyasal, fiziksel ve duyusal özelliklerinde en az değişikliğe yol açarak, bozulma yapabilen tüm mikropların UHT (Ultra High Temperature) işlemi ile yok edilmesidir. Yüksek ısı uygulanması sırasında sütte saptanan besin değerlerindeki değişimler (örneğin vitamin) gıda etkinliği açısından önemsiz düzeyde düşüktür. Sonuç olarak bu işlemler ile mikroorganizma riski olmadan besin değeri korunmuş olmaktadır" diye konuştu.