“Her canlı ölümü tadacak” cümlesini her duyduğumda iki kez irkilirim Doğumun doğallığını kabul ederiz de, günü gelince, vade yetince, Rabbimin takdiriyle gelen ölümün soğuk yüzünü kabullenemeyiz....
“Her canlı ölümü tadacak” cümlesini her duyduğumda iki kez irkilirim Doğumun doğallığını kabul ederiz de, günü gelince, vade yetince, Rabbimin takdiriyle gelen ölümün soğuk yüzünü kabullenemeyiz. “Ölümün yüzü soğuk” diyenleri, yaşlandıkça, yaş ilerledikçe, yaşıtlarımız birer birer hayattan kopunca daha iyi anlıyorum. Ölüm hayattan kopuş değil. Aksine ameli (yapılan hayırlı, hasenatlı işler) düzgün bir insanın yeniden dirilişi gibidir. Sıkıntı veren durum sevdiğin insanları bir kez daha görememek, onlarla konuşamamak, onlara dokunamamak, sıcaklığını hissedememek. Can alma vazifesi ile görevlendirilen Azrail Meleği bile can almaktan çekinmiş. “Ya Rabbi, ben bu görevi nasıl yapacağım” deyince, Yaradan “Ben sana bir sebep halk edeceğim” buyurmuştur. Ölümü sık sık anmak, ölümden korkmak bir kul için oldukça önemli. Ne kadar sıklıkla akla gelirse, amelini düzeltmek için o kadar çok çaba sarf edermiş insan. Ölümü hiç kimseye yakıştıramayız. Yaş kaç olursa olsun, “Daha ne gördü ki! Yaşayacağı çok şey vardı” demekten kendimizi alamayız. Bir dost meclisinde kısa bir süre önce bir konuşmaya şahit olmuştum. Karşımdaki hanımefendi ortaya bir söz attı: “Öldükten sonra yine aile bireyleriyle bir araya gelecek miyiz? Şimdiki annemiz, babamız, eşimiz, çocuklarımızla buluşacak mıyız?” Ortam bir anda buz kesti. Gidip de oraları gören yok tabii ki. İnancımıza göre tevekkül sahibiysek, ahiret gününe inancımız varsa, bu soruları sormak ve bunlara cevap aramak yersiz. İnsanlık için, sevdiklerimiz için öncelikle kendimiz için güzel, faydalı işler yapalım ki, ölüm korkusunu daha az hissedelim. Huzuru sağladığımız her an, bizi bu korkudan uzaklaştırır. Güzel ve ahlaklı bir evlat yetiştirmek, eşlerimize itaat, anne, babamıza, büyüklerimize sevgi ve saygıyla hürmet göstermek, sevdiklerimizden, sevmediklerimizden hayır duası almak bu korkuyu azaltır. Büyüklerimizden duyardım eskiden; “Ölümden çok korkanın inancı da büyüktür” derlerdi. Azap çekmenin zorluğunu bilenin, azap çekmemek için daha fazla emek sarf ettiğini söylerlerdi. Vardır bir bildikleri. Korkunun ecele faydası yok ise, düzgün yaşamak, mümkün olduğu kadar inançlı yaşamak, riyakar olmamak, ahlak kuralları içinde bir yaşam sürmek, iyilik yapmak, hayır, hasenat işlerine yoğunlaşmak, ama bunları yaparken de dünya nimetlerinden olabildiğince düzgün bir şekilde faydalanmak bu korkuyu azaltır. Rabbim bir şeylere dua etmek için bize sebepler vermişse, kabulü için de sebepler vermiştir. Her şeyin olduğu gibi; Rabbim ölümün de hayırlısını nasip etsin bizlere inşallah…